Bölgemizde ve kentimizde yaşanan Elektrik enerjisi kesintileri ve Gerilim Dalgalanmalarına ilişkin Şube Yönetim Kurulumuz tarafından 17 Temmuz 2014 tarihinde Şubemizde bir basın açıklaması yapıldı.`2013 yılında DEDAŞ`ın özelleştirilmesi sonucunda Güneydoğu karanlığa mahkum edilmiş, bölgenin elektrik enerjisi sorunlarının çözümü kar politikalarının insafına terk edilmiştir` denilen basın açıklamasının tam metnine yazının devamını tıklayarak ulaşabilirsiniz.
BASINA VE KAMUOYUNA Elektrik enerjisi günümüz insanının ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir öğesidir. Son yüzyılda insanlığın gelişimini tarihte daha önce tanıklık edilmemiş biçimde değiştirmiş ve şüphesiz günümüz gelişmişliğimizin de başat aktörü olmuştur. Bu denli yaşamsal bir özelliğe sahip olan elektriği üreten, ileten ve dağıtan kuruluşların görevi de; ancak ve ancak bu hizmeti kesintisiz ve kaliteli bir şekilde tüketicilere sunmaktır. Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Şırnak, Siirt ve Batman illerini kapsayan Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş`nin (DEDAŞ) 2013 yılında özelleştirilmesi sonucunda güneydoğu karanlığa mahkum edilmiş, bu bölgedeki elektrik enerjisi sorunlarının çözümü de kâr politikalarının insafına terk edilmiştir. Bölgenin dağıtım şebekesindeki sorunları gidermek için altyapı yatırımı yapmak yerine, kayıp ve kaçak kullanımını gerekçe göstererek, planlı düzenli ve sürekli elektrik kesintileri uygulanmaktadır. Bununla birlikte birçok yerleşim biriminde abonelerden habersiz bir şekilde yapılan sayaç değişimlerine itiraz edilmesi durumunda, uzun süreli elektrik kesintileri yapılarak bu aboneler ayrıca cezalandırılmaktadır. Özellikle konutların yer aldığı bölgelerde kayıp ve kaçak elektrik kullanımı bahane edilerek yapılan kesintiler halkı çileden çıkarmış, yer yer kitlesel protestolara yol açmıştır. "Kaçak" elektrik kullanımının yüksek olduğu gerekçe gösterilerek bir bölgenin tamamının saatlerce elektriksiz bırakılması ve bu uygulamanın tüm yerleşim birimlerinde sıradüzen içerisinde gerçekleştirilmesi sonucunda yaşamsal bir hak olan elektrik enerjisinden faydalanma hakkı gasp edilmiştir. Bu yönüyle bu uygulama tamamen bir insan hakkı ihlali anlamına da gelmektedir. GAP kapsamındaki sulama kanallarının tamamlanamaması nedeniyle bölgedeki sulamanın büyük bir bölümü kuyulardan pompalar vasıtasıyla yapılmaktadır. Bu pompalar sık sık devreye girip çıktıkları için çok büyük demeraj akımları çekerek, şebekenin kapasitesini zorlamakta, büyük dalgalanmalara sebep olmaktadır. DEDAŞ`ın bu tesislerde bulunması gereken ve reaktif güç salınımlarını önleyici kompanzasyon tesislerini denetlememesi nedeniyle bu olumsuzluk zincirleme etkiyle iletim şebekelerine yansımakta ve arıza bölgeye yayılmaktadır. Bu arızaların gerçekleşmesini önleyici denetimleri yapmamakta, bu sorunu gidermek üzere gerekli trafo merkezleri ve dağıtım hatları gibi şebekedeki alt yapı çalışmalarını da yapmamaktadır. Elektrik kesintilerinin yanı sıra, oluşan bu gerilim dalgalanmaları nedeniyle özellikle Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa illerinde elektrikli araç gereçler zarar görmekte ve tüketiciler büyük bir ekonomik kayba uğramaktadır. Bu gibi nedenlerden dolayı kaliteli ve sürekli enerji alamadıkları için çiftçiler de mağdur olmaktadırlar. Ayrıca destekleme almak amacıyla Çiftçi Kayıt Sistemi`ne (ÇKS) kayıt yaptıran çiftçilerin; kuyusu, trafosu ve abonesi olsun ya da olmasın, kaçak elektrik kullandıkları varsayılarak destekleme primleri ödenmemektedir. Bu uygulama, Bakanlar Kurulunun elektrik borcu olan çiftçiye destekleme ödemesinin yapılmayacağına dair aldığı karar üzerine başlatılmıştır. Bu uygulamanın DEDAŞ kamu elindeyken yapılmayıp özelleştirme sonrası devreye sokulması dikkat çekicidir. Bugün yaşanan problemlerin ana kaynağı, enerji talebini karşılayacak düzeyde bir altyapının tesis edilememiş olması, mevcut iletim ve dağıtım şebekelerinin ihtiyaçları karşılayamaması, teçhizatın eski ve ekonomik ömrünü tamamlamış olması, kaliteli malzemelerin kullanılmaması olarak gösterilebilir. DEDAŞ`ın dağıtım şebekesinin yetersizliğinden kaynaklanan arıza sürelerinin uzaması, arızaya müdahalede yaşanan gecikmeler sonucunda gündelik yaşam felç olmaktadır. Yoğun yaşanan bu elektrik kesintileri üzerine, yaz mevsimi ile birlikte sıcaklık değerlerinin yüksek düzeylerde seyretmesi nedeniyle ihtiyaç duyulan iklimlendirme araçlarından yararlanılamaması sonucunda yaşanan mağduriyet, Ramazan ayı ile birlikte katlanarak artmıştır. "Kaçak" elektrik kullanımının önlenmesi kitlelerin mağdur edilmesi ile değil dar gelirli yoksul halk kesimine sosyal devlet ilkesi gereğince belirli bir kilowatsaate kadar (250 kWh) enerjinin bedelsiz verilmesi ile sağlanabilir. Ülkemizde elektrik enerjisinin büyük bir bölümü (TEİAŞ Haziran ayı değerlerine göre % 62) ithal kömür ve doğal gaz kaynakları kullanılarak elde edilmektedir. Yüksek vergi oranları nedeniyle de, alım gücüne kıyasla çok pahalı elektrik kullanmak zorunda kalınmaktadır. Bu durumun tek sebebinin güneydoğu illerindeki kayıp ve kaçak elektrik olduğu gibi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Üstelik bölgenin gelir dengesizliği ve işsizlik düzeyi göz önünde bulundurulmadan varılan bu haksız yargı ve karalama politikası halklar arasında ayrışmaya ve toplumsal kutuplaşmalara yol açmaktadır. Öteden beri Ilısu HES gibi doğal ve tarihi varlıkların yok edilmesi pahasına ve tüm itirazlara rağmen gerçekleştirilen hidroelektrik santrallerin büyük bir bölümü bölge coğrafyasında kurulmuşken, bölge halkının bir ölçüde bu kaynaklardan bir hak olarak faydalanmasını sağlamak yerine, elektriğin kullanımı bir baskı aracı haline getirilmektedir. Elektrik mühendisleri odası Diyarbakır Şubesi olarak bu problemlerin çözümü için yetkilileri göreve çağırıyor, kamu yararı adına yapılacak tüm çalışmalara gerekli her türlü katkıyı sunacağımızı belirtiyoruz. 17.07.2014 Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu
|