EMO Samsun Şubesi Ordu Temsilciliği’nce düzenlenen panelde, PMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir ile TMMOB ve EMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Nedim Bülent Damar enerjide bağımlılık sorunu tüm yönleriyle ortaya koyarak önerilerini gündeme getirdiler. Paneli yöneten EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil de enerjide dışa bağımlılıktan kurtulabilmek için bütüncül bir yaklaşım gerektiğinin altını çizdi.
Elektrik Mühendisleri Odası Samsun Şubesi Ordu Temsilciliği tarafından düzenlenen "Enerjide Bağımlılık Kader Değildir" Paneli, 10 Mayıs 2017 tarihinde Ordu YEDAŞ Konferans Salonu`nda gerçekleştirildi. Panelin açılışında EMO Ordu Temsilcisi Volkan Türkmen kısa bir hoş geldiniz konuşması yaptı. Samsun Şube Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özdağ da, EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil‘in panel için Ordu‘ya gelmesinin, EMO etkinliklerinin tüm il temsilciliklerine yayılması konusundaki desteğini gösterdiğini belirterek, Yeşil ve panelistlere teşekkür etti. Samsun Şube tarafından başlatılan "Kırsal Alan Okullarına Kütüphane Projesi" hakkında bilgi veren Özdağ, 26 Mayıs tarihinde projenin 1. aşamasının gerçekleştirileceği Ordu Aybastı İlçesindeki Çakırlı İlköğretim Okulu için kitap desteği çağrısında bulundu. EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil`in yönettiği panele konuşmacı olarak Petrol Mühendisleri Odası (PMO) Enerji Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir ve EMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Nedim Bülent Damar katıldı. Hüseyin Yeşil, yıllardır enerjide bağımlılık üzerine konuşulduğunu ancak buna karşı atılan adımların çok yetersiz kaldığını belirtti. "Bu bağımlılık önce petroldü, sonra doğalgaz eklendi" diyen Yeşil, özellikle son 10-15 yılda izlenen politikalarla ithal kömürün de bu bağımlılığın bir unsuru olarak ortaya çıktığını kaydetti. Enerji üretimine yönelik teknolojik gelişim açısından da Türkiye`nin dışa bağımlı olduğuna dikkat çeken Yeşil, şöyle konuştu: "Enerji tüm sektörlerin itici gücü, üretimin temel girdisi olması nedeniyle bu alandaki dışa bağımlılık tüm ekonomik gelişimi olumsuz etkilemektedir. Cari açıktan elektriğin pahalı kullanımına, dışsatımda rekabet gücünün azalmasından istihdam kaybına uzanmaktadır. Bu nedenle yerli kaynaklara öncelik veren ya da dışa bağımlı kaynak kullanımını en aza indirmeye çalışan politikalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ne yazık ki EMO gibi kar amacı gütmeyen kuruluşların önerileri yerine piyasanın, çeşitli lobilerin ve iktidar yandaşlarının istekleri doğrultusunda günü birlik politikalar uygulanmaktadır. Bu politikalar ülkemizin enerji alanındaki dışa bağımlılığını azaltmaya değil, birilerine para kazandırmaya yaramaktadır. Tüm bunların bedelini ise bizler pahalı elektrik, ekonomik geri kalmışlık olarak ve işsiz gençlerimiz üzerinden ödemekteyiz." Yeşil, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulabilmek için bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu, bunun için de kamunun inisiyatifinde enerji politikalarının hazırlanıp uygulanması gerektiğini vurguladı. Yalnızca yerli kaynakların değerlendirilmesinin yeterli olmadığını, enerji yoğunluğunu azaltacak üretim teknolojileri ve bu teknolojileri geliştirecek bir ekosistemin gerektiğini ifade eden Yeşil, "Ne yazık ki ülkemizde enerjide dışa bağımlılık denilince ne olursa olsun yerli kaynaklarımızı kullanmak gibi bir anlayış öne çıkarılmaktadır. Oysa yerli kaynaklarımızı kullanırken, bu kaynaklarımızı koruyacak, gelecek nesillere de aktarabilecek bir yapı kurmamız gerekmektedir. Bu amaç ise serbest piyasanın kar hırsına kurban edilmektedir. Yani önceliğin kar olarak ortaya konulduğu bir sistemde yerli kaynakların en doğru, en akılcı bir şekilde kullanımı da söz konusu olamamaktadır" diye konuştu. "Göz Boyamacı Anlayış Sergileniyor" İktidarın dışa bağımlılık konusunda, nükleer enerji örneğinde olduğu gibi "göz boyamacı" bir anlayış sergilediğini belirten Yeşil, şunları söyledi: "Rusya`nın ülkemizde nükleer santral sahibi yapılması ‘milli enerji` olarak sunulmaya kalkılmaktadır. Üstelik nükleer yakıtın tamamen dış kaynaklı olduğu ve bir elin beş parmağını geçmeyen tekellerin kontrolünde olduğu bilinen bir gerçektir. Diğer bir göz boyama anlayışı HES`lerde yaşanmıştır. Serbest piyasanın talepleri doğrultusunda kontrolsüz, denetimsiz; can suyunu, havza planlamasını, yöresel ve bölgesel değerleri gözetmeyen bir politikasızlık politikasıyla deyim yerindeyse her akan suya HES kurdurulmuştur. Gelinen nokta nedir, bu HES`lerden elektriğin sisteme aktarılması bile doğru düzgün sağlanamamaktadır. Çünkü bazı HES`ler elektrik üretemeden kurumuş, bazılarından yapılan üretimin aktarılacağı elektrik iletim sistemine gereken bakım ve yatırım yapılmamıştır. Sonuç boşa yatırımlardır. Şimdi yeni bir göz boyama anlayışı yerli kömürde yaşanmaktadır. Yerli kömürle üretim yapan yandaş firmalara ihale bile yapılmaksızın alım garantili ödemeler yapılmaktadır. Yenilenebilir enerjiye karşı ise bu maliyeti piyasadaki aktörler üstlenmek istemiyor diye çeşitli engeller devreye sokulmaktadır. Yerli ve yenilenebilir olan güneş ve rüzgardan elektrik üretiminde ise daha kat etmemiz gereken uzun bir yol bulunmaktadır. Ne yazık ki güneş ve rüzgarda yerli teknoloji üretimi trenini de kaçırdık görünüyor. Hiç olmazsa enerji verimliliği konusunda daha ciddi adımlar atılsa, ama ne yazık ki bu konuda da geride kalıyoruz." "Enerjide Yerli Üretimin Payı Geriledi" PMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, Türkiye`nin genel enerji dengesi ile ilgili bilgi verirken, 1990 yılında yüzde 48 olan yerli üretimin toplam enerji tüketimindeki payının 2015 itibariyle yüzde 24.08`e gerilediğine dikkat çekti. Pamir, enerji ithalat faturasının 2002`de 9.2 milyar dolar iken, 2014 yılı itibariyle 55 milyar dolara çıktığını; talep ve petrol fiyatının düşmesiyle 2015`te 37.84 milyar dolar ve 2016`da da 27.16 milyar dolar olarak gerçekleştiğini kaydetti. "Dışa bağımlılığı azaltacağız" diyen iktidarın söylemleriyle eylemlerinin çok farklı olduğunu ifade eden Pamir, elektrik üretiminde ithal kaynakların payının arttığını doğalgaz ve kömüre ilişkin ithalat rakamları ile ortaya koyarak, şu bilgileri verdi: "Ülkemizin elektrik kurulu gücünde kömürün payı, Şubat 2017 sonu itibarı ile (toplam) yüzde 22`dir. Bunun yüzde 9.5`lik bölümü ithal kömür, geri kalan yüzde 12.5`lik kısmı ise ağırlıkla linyit olmak üzere, yerli taş kömürü ve asfaltittir. Elektrik üretiminde ise, Şubat 2017 sonunda kömürün payı yüzde 34.8 olarak gerçekleşmiştir. Bu toplamın yüzde 18.8`lik kısmı ithal kömürden karşılanmıştır." Türkiye`nin kişi başına elektrik tüketim değeri odaklı büyümenin yanı sıra ve öncelikle enerji verimliliğini artırmayı ve enerji yoğunluğunu azaltmayı hedefleyen alt stratejileri geliştirmesinde yarar bulunduğunu anlatan Pamir, yenilenebilir enerji alanına ilişkin planlamaların gerçekçi olmadığını veriler üzerinden şöyle anlattı: "ETKB Strateji Planı ve Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı`nda öngörülen yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu güç hedeflerine ulaşabilmek için; 2015 yılı sonundaki kurulu güç değerlerine göre 2019 yılına kadar yüzde 46.8; 2023`e kadar ise yüzde 93 oranında artış gerekmektedir. Bu plana göre, 2023`de Türkiye kurulu gücünün yüzde 49`unu yenilenebilir enerji kaynakları oluşturacaktır. Ancak bugün itibarıyla gerek mevcut kurulu güç, gerekse EPDK`nın lisans verdiği ve yatırım sürecinde olan projelerin durumu ve lisanslama aşamasındaki santralların kaynak dağılımı da göz önüne alındığında, bu öngörüler çok gerçekçi değildir." Talep tahminlerinin abartılı olduğunu, mevcut kapasitenin tam kullanılmadığını ve yeni lisanslar plansız dağıtılırken denetim yapılmadığını belirten Pamir, önerilerini şöyle sıraladı: "Yeni elektrik santralları yatırımlarında, mümkün olduğunca, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı santrallara öncelik ve ağırlık verilmelidir. Yaz aylarındaki en yüksek tüketim değerlerinin karşılanmasında, güneş enerji santrallarının ciddi katkısı olacaktır. Dışa bağımlılığımızı daha da arttıran ithal kömür santrallarına, yeni lisans verilmemelidir. Termik santrallarda, kojen ve trijen uygulamaları teşvik edilmelidir. Kamu otoritesi, yapılacak yeni yatırımlarda yer, yakıt tipi ve teknoloji seçiminde, teşvik/ceza sistemi ile yönlendirici ve belirleyici olmalıdır." "Puanttan Yüzde 78 Fazla Kurulu Güç Var" Elektrik enerjisi politikalarını değerlendiren EMO Enerji Komisyonu Başkanı Nedim Bülent Damar, Türkiye`nin enerjide dışa bağımlılığa mecbur olmadığının altını çizdi. Elektrik sisteminin mevcut durumunu rakamlar eşliğinde anlatan Damar, Türkiye`nin elektrik üretimi açısından dünyanın sayılı ülkelerinden olduğunu ve Avrupa`nın önde gelen elektrik enerjisi tüketicilerinden biri olduğunu belirtti. Türkiye`nin 2015 yılında elektrik enerjisinin yüzde 54.6`sını ithal kaynaklardan, yüzde 45.4`ünü ise yerli kaynaklardan sağladığını kaydeden Damar, "Yerli kaynak oranı geçmiş yıllarda daha düşük iken 2015 yılında su kaynaklarının -geçmiş yıllara oranla iklim koşullarının elverişli olması nedeniyle- daha fazla kullanılması yerli kaynak oranını arttırmıştır" dedi. EMO`nun "insani hak" olarak değerlendirdiği elektrik enerjisinin kamu hizmeti ile temin edilmesi gerektiğini anlatan Damar, elektrik üretiminde merkezi planlama zorunluyken, enerji politikasının bu kritere uygun olmaması sonucunda arz fazlasının oluştuğunu kaydetti. Bu nedenle bazı özel sektör santrallarının elektrik üretmeme yoluna gitmeye başladıklarına dikkat çeken Damar, şunları söyledi: "Bugün itibarı ile gelinen noktada Türkiye, kurulu elektrik üretim tesislerinden 2015 yılı itibarı ile tüketim ihtiyacının yüzde 45 fazlasını karşılayacak bir tesis kapasitesine sahiptir. Ülkenin ihtiyacı olan tepe yük (puant güç) miktarından da yüzde 78 fazla elektrik kurulu gücü vardır. Bugünkü mevcut kurulu güç ile uluslararası kabul gören en düşük kapasite kullanım saatlerine (kapasite oranlarına) uygun tesisler yapılmış olması durumunda üretilebilecek elektrik miktarı 416 milyar kWh`tir. Türkiye`nin 2016 yılı toplam tüketiminin 278 milyar kWh olduğu dikkate alınırsa nasıl bir plansızlık içerisinde elektrik üretim tesislerinin kurulmuş olduğu daha rahat anlaşılır. Sonuç olarak uygulanan piyasa tanımlı kar amaçlı enerji politikası arz fazlası yaratarak kaynak israfına ve kurulmuş bazı tesislerin atıl kalmasına neden olmuştur." "Enerji Politikası Pahalılık Getirdi" Türkiye`de son 10 yılda konut için uygulanan elektrik fiyatlarının 2.5 misli; devletin elektrik alım fiyatlarının 2.3 ve satış fiyatlarının da 2.1 misli arttığını belirten Damar, 2006 yılında Türkiye`de mesken elektrik fiyatları OECD ortalamasının yüzde 20 altında iken 2014 yılında yüzde 9 üzerine çıktığını bildirdi. Rakamların, arz fazlası varken bile satış fiyatlarının düşmediğini, aksine arttığını gösterdiğini kaydeden Damar, "Dolayısı ile uygulanan politikanın yasada belirtildiği şekilde bir ucuzluk getirmediği aksine fiyatları arttırdığını tespit etmekteyiz" dedi. Enerji politikalarının çevre ile uyumuna dikkat çeken Damar, dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik önerilerini şöyle ortaya koydu: "Türkiye`de uygulanan enerji politikası çevreye uyumlu yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin ciddi bir politika üretmek yerine bu da bulunsun tavrıyla gerçek potansiyelinin küçük bir bölümü planlamış durumdadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamı yerlidir ve dışa bağımlılığı azaltır. Dolayısı ile mevcut enerji üretim kapasitesinin uygun kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ile Türkiye`nin elektrik ihtiyacı uzun yıllar karşılanabilir. Yeni ithal kömür ve doğalgaz santralları yapımından vazgeçilmeli, nükleer enerji gibi riskli ve tehlikeli tesis yapımına hiç başlanmamalı ve yenilenebilir kaynaklara ağırlık verilerek elektriğin etkin kullanımının ulusal bir politika haline getirilmesi ile elektrikte dışa bağımlılığın çok aza indirileceği somut verilerle görülmektedir." Panelin sonunda Necdet Pamir "Enerjinin İktidarı" kitabını etkinliğe katılan EMO üyeleri için imzaladı.
|