Zonguldak’ta meydana gelen maden ocağı cinayeti Ankara Emek ve Meslek Örgütleri Platformu tarafından 21 Mayıs 2010 Cuma günü Olgunlar Sokak’ta bulunan Madenci Anıtı önünde protesto edildi. Madencilerin ölüme alışkın olduklarını söyleyen, kadere bağlayan kendilerini protesto eden madenci yakınlarını provokatör olarak niteleyen zihniyete karşı olunması gerektiğini belirten Ankara Emek ve Meslek Örgütleri Platformu Dönem Sözcüsü EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş, “Yüz karası özelleştirme ve taşeronlaştırma öldürmeye devam ediyor” dedi.
Eylemde "İş sağlığı değil işçi sağlığı", "İş cinayetlerine son", "Maden kazaları kader değildir", "Esnek çalışmaya taşeronlaşmaya son", "Özelleştirme öldürür", "Siyah akar Zonguldak`ın deresi/Yüz karası değil kömür karası/Böyle kazanılır ekmek parası" dövizleri taşındı. Ramazan Pektaş tarafından okunan basın açıklaması metni aşağıda yer almaktadır; Yüz Karası Özelleştirme ve Taşeronlaştırma Öldürmeye Devam Ediyor "Siyah akar Zonguldak`ın deresi/Yüz karası değil kömür karası/Böyle kazanılır ekmek parası". Şairin dediği gibi kömür karasından ekmek çıkaran emekçiler özelleştirmelerin ve ihmallerin kurbanı oldu, 30 madenci daha yerin 540 metre altında yaşamını yitirdi. Resmi verilere göre kömür ocaklarında 1955-2009 yılları arasındaki iş kazalarında 2 bin 687 işçi öldü, 326 bin 321 işçi yaralandı. AKP döneminde, 2003`ten itibaren sadece TTK`da yaşanan ölümlü 45 iş kazasında, Karadon`da açıklanan 28 kaybı da eklersek, 84 emekçi öldü. Yaralananların sayısı ise 14 Bin 379`u buldu. Türkiye`de özel sektör dahil tüm maden kazaları dikkate alındığında ise 2003 sonrasında toplam 257 kayıp verildi. Bu ölümler kader olamaz. Özelleştirme, taşeronlaştırma öldürmeye davam ediyor. Bu yıl içinde Bursa`da meydana gelen maden ocağı kazasında 19, Balıkesir`deki kazada ise 13 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kazaların üstüne Zonguldak`ta iki gün önce yaşanan grizu patlaması ile yakın zamanda diğer iş cinayetleri hariç sadece maden ocaklarında 62 can kaybı yaşanmıştır. Zonguldak`ta ilk patlamanın ardından yaşanan ikinci patlama ve son olarak Başbakan`ın "bu insanlar bu acılara alışık, bunlar kaderdir" demesi üçüncü bir patlama gibi yürekleri ve vicdanları sarsmıştır. Sorumsuzluğun bu kadarına pes dedirterek gaf üstüne gaf yapan ve kendini temize çıkarmak isteyen AKP zihniyeti çareyi kendisini protesto eden madenci yakınını provokatör ilan etmekte bulmuştur. Asıl provokasyon işte bu eleştiriye tahammülsüz düşünce biçimidir. Göçük altındakileri kurtarmakta acele etmeyen Başbakan ve yetkililer son sürat mazeret üretebilmişlerdir. İşçi sağlığı yerine iş sağlığı deyimini getiren neo-liberalizmin iktidardaki uzantısı AKP hükümeti, kusurlarını halının altına süpürürken hedef şaşırtmaktadır. Biz, yıllardır hayatın ticarileştirilmesinin ve insan faktörünün kâr faktörüne tercih edilmesinin sonucunun ölüm ve acı olduğunu söyledik ve bu anlayışın karşısında durduk. Özelleştirilen/taşeronlaştırılan her yerde ölümler olması kader veya işçilerin ihmali değil cinayettir. Cinayetlere göz yummak ise cinayete yardım etmektir. Ölüm ve Kriz Teğet Geçmiyor Grizu patlaması yaşanan ocak, 4 yıl önce taşeron bir şirkete açtırılmıştır. Taşeronlaştırma uygulamalarının tümünde olduğu gibi bu ocakta da firma hem işi yapmış hem de kendi kendini denetlemiştir. Kamusal denetimin ortadan kaldırıldığı her şeyde olduğu gibi burada da imalatın bilimsel mantığına aykırı bir denetim mekanizması bulunmaktadır. Özelleştirmeler/taşeronlaştırmalarla ikiz kardeş gibi giden iş kazaları/iş cinayetlerinin 2000`li yıllarla birlikte artmaya başlaması bir tesadüf olmaktan öte ekonomik – politik tercihlerle birebir ilişkili olarak, küresel rüzgârların getirdiği AKP`nin hızlandırdığı kamusal alanın çökertilme uygulamalarının bir sonucudur. İş yasası ile taşeronlaşmanın önünü açan, çıkardığı yönetmelikle işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini de özelleştiren siyasi iktidar, sermayenin karını maksimize etme pahasına işçilerin sağlık ve güvenliğini hiçe saymaktadır. Son yıllarda yaşanan neredeyse bütün maden kazalarının özel maden ocaklarında ya da taşeronların yaptığı işlerde olması tesadüf değil özelleştirmenin ve kar hırsının iş yaşamındaki karşılığıdır. Özel maden ocaklarında ya da taşeron firmalarda çalışanların büyük bir kısmı örgütsüz, sendikasız ve güvencesiz çalıştırılmakta ve üzücü kazaların ardından ciddi mağduriyetler yaşanmaktadır. Tuzla tersanelerindeki iş cinayetlerine sessiz kalan, denetimlerin "eksiksiz" yapıldığını açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, alışkanlık olsa gerek benzer açıklamayı Zonguldak iş cinayetinde de yapmıştır. İhmal diyerek sorumluluğu işçilere devretmiştir. Zonguldak, Bursa, Balıkesir`de yaşanan ve bundan sonra nerede yaşanacağı bilinmeyen muhtemel iş cinayetlerinin sorumluları İşçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayan, taşeronlaşmanın önünün açan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Siyasi İktidardır. Zonguldak`ta yaşanan iş cinayetine sessiz kalan ve cinayete kader diyen Başbakan, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ölümlerin sorumlusudurlar. İktidara geldiği günden bu yana kusurlarına ve cinayetlerine toz kondurmayan AKP sorumsuzları daha fazla can kaybına yol açmadan istifa etmeli ve ölümlerin hesabını vermelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında gerekli iyileştirmelerin bir an önce yapılmasını bekliyor, benzeri "kaza"ların yaşanmaması için yetkilileri acil göreve çağırıyoruz. Bizler, Ankara`da bulunan emek örgütleri, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri olarak yaşanan son iç cinayeti ve benzerlerine sessiz kalmamak için, güvencesiz ve geleceksiz çalıştırılmaya dur demek için, kötü ve emniyetsiz çalışma koşullarına hayır demek için başta emek örgütü sendikalar ve toplumsal muhalefet güçleri olmak üzere toplumun bütün duyarlı kesimlerini 26 Mayıs günü üretimden gelen gücü göstermeye çağırıyoruz. İş Sağlığı Değil, İşçi Sağlığı Öncelikli Olmalıdır! Madenlerde Ölüm Kaza Değil Cinayettir! Özelleştirme ve Taşeronlaştırma Öldürüyor! İş Cinayetleri Son Bulsun! Ankara Emek ve Meslek Örgütleri Platformu 21.05.2010
|