MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

“TÜRKİYE’NİN KRİZ HALLERİ” KONUŞULDU (WWW.BASKENTGAZETE.COM.TR, 26.10.2018)


YAZILI BASINDA ODAMIZ

 
Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Lokal Söyleşileri kapsamında “Türkiye’nin Kriz Halleri” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşide Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Durmuş tarafından 25 Ekim 2018 Perşembe günü “Türkiye’nin Kriz Halleri” söyleşisi gerçekleştirildi.
 

Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şube Lokali`nde gerçekleştirilen söyleşide konuşan Prof. Dr. Mustafa Durmuş, "Türkiye ekonomisi  son 40 yılın en derin krizini yaşıyor. Bu nedenle de ülkenin çok büyük holdingleri milyarlarca dolarlık borç yapılandırması için bankalara başvuruyorlar. Giderek artan bir biçimde tüm sektörlerden iflas haberleri geliyor. Bunun sonucunun ağır bir işçi çıkarımı olacağı açık. Ülke ekonomisinin bu hale gelmesinin ekonomik, jeopolitik ve politik olmak üzere çeşitli nedenleri var." dedi. "Krizin asıl nedeni son 15 yıldır uygulanmakta olan sermaye birikim stratejisinin tıkanmasıdır." diyen Durmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öncelikle bu iktisadi krizin nedeni 2003 yılından bu yana izlenmekte olan sermaye/servet birikim stratejisinin artık tıkanıp, sürdürülemez olmasıdır. Yani Türkiye kapitalizmi bir kez daha bir birikim krizi yaşıyor.Yıllardır yüksek cari açığa dayalı bir hormonlu ekonomik büyüme stratejisi uygulanıyor. Bu büyümenin kaynağını ise asıl olarak dışardan gelen sıcak para, dış krediler ve bunlara bağlı olarak içerde verilen yüksek miktardaki krediler oluşturuyor. Öyle ki bu dönemde Türkiye sermayesi AKP iktidarlarının kolaylaştırıcılığı altında, dünyadaki düşük faiz oranlarından, yaklaşık 600 milyar dolar tutarında yabancı kaynak kullandı. Bu süreçte 153 milyar dolar tutarında dış borç faizi ödendi. Bu kaynak üretici sektörlerden, üretim alt yapısını ve teknolojiyi geliştirmekten, nitelikli ve iyi ücretli, güvenceli istihdam yaratmaktan ziyade, hızlı ve yüksek rant ve kâr sağlayan başta inşaat, emlak, konut ve büyük alt yapı projelerinde kullanıldı. Ülkede yeni bir fabrika kurulmazken tüm ülke şantiyeye dönüştürüldü. Yüzlerce milyar dolarlık enerji, köprü, havalimanı, oto yol gibi alt yapı ve şehir hastaneleri gibi projeler dış kredilerle yapılırken, bunlara Hazine garantileri verildi. Bunun sonucunda AKP iktidarı kendine yakın yeni yandaş sermaye grupları oluşturdu ve mevcut tabanını oluşturan Anadolu sermayesi olarak adlandırılan sermaye gruplarını daha da büyüttü. Öyle ki ülkede 40`ı aşkın küresel çapta faaliyet gösteren büyük inşaat şirketi ve 40`ı aşkın dolar milyarderi ortaya çıktı."

2013 yılından itibaren Amerikan Merkez Bankası (FED)`nın faiz oranlarını yükseltmesiyle Türkiye`den sermaye çıkışının arttığına dikkat çeken Durmuş, şunları söyledi: "2013 yılından itibaren FED`in muslukları sıkmaya başlayarak kolay para politikasından aşamalı olarak vazgeçmesi, sonrasında faiz oranlarını yükseltmeye başlaması ile süreç tersine döndü, bunun sonucunda ülkeden sermaye çıkışları arttı, dış finansman zorlaştı, giderek pahalı hale gelmeye başladı. Böylece emperyalist kapitalist sistem uluslararası sermaye hareketleri aracılığıyla krizini az gelişmiş ülkelere yaymaya başladı.  Türkiye`de ilave sorunları ve riskleri nedeniyle bu gelişmeden en fazla etkilenen ülke oldu."

SAVAŞLAR VE JEOPOLİTİK RİSKLER

Bölgedeki savaşlar ve jeopolitik risklerdeki artışların krizin ikinci nedeni olduğunu belirten Durmuş sözlerini şöyle sürdürdü: "2013 yılından itibaren devletin yaklaşımında barışı içeren müzakereci çözümden vazgeçilip,  savaş ve militarizm aracılığıyla sürdürmek istenmesi ve Orta Doğu`da güdülen siyaset nedeniyle artan jeopolitik riskler krizin ikinci nedenidir. Bölgede bir güç merkezi olma, ‘kapitalist hiyerarşide bir üst basamağa çıkma stratejisi‘ ve bu stratejiyi militarist ve yayılmacı bir politika eşliğinde sürdürmek isteyen siyaset ülkeyi krize sürükledi. Kürt meselesinde barış yolunun terk edilmesi Türkiye`deki krizlerin önemli bir nedenini oluşturuyor."

Bölgedeki savaşlar ve jeopolitik risklerdeki artışların da krizin ikinci nedeni olduğunu söyleyen Durmuş, "Son 40 yıldır, Kürt sorunu çerçevesinde izlenen savaş politikalarına yapılan harcamaların, yaşanmış finansal krizlerde nasıl tetikleyici bir rol oynadığını görmek mümkündür. Örneğin, dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım`ın 2010`da sunduğu şu kısa bilanço bile savaşlara ve askeri harcamalara ayrılan kaynakların finansal krizlerdeki tetikleyici rolünü bütün açıklığıyla ortaya koyuyor: "… terörün maliyeti 1 trilyon dolar. Terör, enerjimizin bir kısmını boşa harcamamıza neden oldu. 25 yıl geçti aradan, 40 bin insanımızı kaybettik. 300 milyar dolarımız uçtu gitti. Terörün bize maliyeti dolaylı olarak bir trilyon dolardır… Biz, bu kaynakları terörle mücadele için harcamamış olsaydık acaba ne yapabilirdik? Bakın, bu parayla 15 bin adet 24 derslikli okul, 9 bin adet tam teşekküllü 400 yataklı eğitim araştırma hastanesi, 200 adet boğaz köprüsü, 120 tane Atatürk Barajı ve 450 bin kilometre bölünmüş yol yapabilirdik. Binlerce gencimiz öldü. Şehitler verdik, gazilerimiz oldu. Biz, bu anlamsız mücadele sona ersin istiyoruz. Bu yol çıkmaz yoldur." Krizin üçüncü nedeninin politik olduğunu aktaran Durmuş, şu ifadelerde bulundu: "AKP ve F. Gülen Cemaati arasındaki çatışma, 2013 yılından itibaren hızla su yüzüne çıkmaya başladı. 17-25 Aralık 2013 sürecinde bu çatışma nedeniyle ülkeden büyük çapta sermaye çıkışları oldu ve kur hızla yükselmeye başladı.  Bu süreç 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ile doruk noktasına çıktı. Darbe girişiminin kendi ekonomik krizi büyütürken, sonrasında ilan edilen OHAL rejimi ve ardından kalıcı hale getirilen «yeni» otoriter rejim altında ekonomik göstergeler daha da kötüleşti. 24 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan belirsizlikler siyasete ve ekonomiye duyulan güvensizliği derinleştirdi. Uluslararası finans piyasalarının ülkeye olan güveni (hem ekonomik hem de politik olarak) kaybolmaya, buna bağlı olarak ülkenin kredi puanı hızla kötüleşmeye, riskini sigortalama maliyetleri (CDS) tavan yapmaya başladı. Bunlar da döviz kurunu yükseltti."

 

"KRİZDEN ÇIKIŞ PROGRAMI"

Krizden çıkış için bir paradigma değişikliğine ihtiyaç olduğunu söyleyen Durmuş, "Öncelikle krize neden olan neo liberal birikim stratejisi ve buna uygun politikalarla ve bunu sürdüren bugünkü gibi büyük sermaye yanlısı iktidarlarla bu krizden çıkılamaz. Ülkenin son 40 yıldır üç kez büyük krizlere girmesi bunun kanıtıdır. Krizden çıkış için radikal bir paradigma değişikliğine ihtiyaç var. Yeni üretim örgütlenmelerine ihtiyaç var. Bu yeni paradigma; siyasal alanda gerçek demokrasiyi yerleştirecek, ekonomik alanda doğal varlıkların kâr ve sermaye birikimi için yağmalanmasını önleyecek, emeğin ağır sömürüye uğratılmasını ve sosyal olarak değersizleştirilmesini reddedecek, buna karşılık cinsiyet eşitlikçi, ekolojist, dayanışmacı sosyal bir ekonomi modelini esas alan paradigma olmalı. Yeni paradigmanın esası emeğe ve doğaya iyi davranmasıdır. Bu paradigma, ‘kıtlaştırılan` kaynakları insan ve toplum ihtiyaçları için en verimli biçimde kullanarak topluma yararlı bir üretimde bulunmayı hedeflemeli. Bunu emek ve doğa ile uyumlu kılmak, ortaya çıkan bu toplumsal ürünü ve refahı adaletli bir biçimde paylaşmak için buna uygun programlar ve yeni örgütlenme biçimlerini içermeli." dedi.

Durmuş, krizden çıkış için şu önerilerde bulundu:

• İnsan ve toplumun [gerçek] ihtiyaçlarına dönük, doğa ile uyumlu üretim ve tüketim.

Kapitalizmin istikrarsızlık yaratmaya meyilli üretim yapısından bütünüyle kurtulabilmek için kapitalist örgütleri yeni örgütlenmelerle nitelikçe değiştirecek bir üretim-işletme-bölüşüm yeniden yapılandırılması şart.

• Krizsiz, verimli ve adaletli bir ekonomi gerekiyor. Bu bağlamda ‘krizsiz, verimli ve adaletli bir ekonomi` üzerinde temellenen özgür ve demokratik toplum, öncelikle mal ve hizmetlerin nasıl ve ne kadar üretileceği, artı-değerin nasıl kullanılacağı gibi konularda üretimi yeniden örgütleyici olmak ve daha fazla istihdam yaratmak durumunda.

• Böyle bir toplumda, bizatihi üretim sürecini de yöneten ve denetleyen işçiler, böylesi bir doğrudan demokrasi deneyimi içinde yönetsel görevlerde (ne, nasıl, ne miktarda üretilecek, artı-değer nasıl bölüştürülecek gibi konulardaki kararlar) daha becerikli hale gelebilecekler ve kendilerini de geliştirecekler.

• İşçi demokrasinin işyerlerinden başlayarak toplum ölçeğinde kök salmasının teminatıdır. "İşçi denetimi"ni ayakta tutmak ve sürdürmek için emekçiler yaşam boyu bir öz dönüştürme sürecine aktif bir biçimde dâhil olmalıdırlar.

• İşçi-Çiftçi-Tüketici Kooperatiflerini Yaygınlaştırmak gerek. Böyle bir alternatif örgütlenmenin en somut biçimi her uygun alanda sağlanacak kooperatif biçimindeki örgütlenmelerle yapılabilir.

• Cinsiyet eşitliğini gözetecek düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

• Demokratik karar alma biçimleri erimli ve adaletli bir toplum ancak yerelde, işçilerin işletmeleri kesintisiz bir şekilde ve eşitlik, paylaşım, rotasyon ve kolektif karar almaya dayalı olarak yeniden örgütlemeleriyle, öncelikle bu işletmelerde doğrudan demokrasi ilkelerini hayata geçirmeleriyle kurulabilir.

• Eş zamanlı olarak bölge halkları ve insanlık için ortaya çıkan tehlikelerin ekonomi üzerindeki kriz yaratıcı etkilerini ortadan kaldırabilmekle, savaşlara son vermekle, barışa yeniden dönüşle ve bölge halklarının kendi kaderlerini özgürce belirlemelerine ve kapitalizmi aşmayı hedefleyen yeni gelişim stratejileri ve örgütlenme modellerini hayata geçirmelerine saygılı olmakla mümkün.

 

 

Bağlantılar

https://www.baskentgazete.com.tr/ekonomi/turkiyenin-kriz-halleri-konusuldu/haber-15958?fbclid=IwAR3LDSAcgbOhZw5e1MS4QA4fVn29UOhuvEmxpnRdOtA6VQWK-CTbg1rr20Y
 


ELEKTRİKLİ ARAÇLAR VE YANGIN GÜVENLİĞİ BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

01.07.2024
 


Çok Okunanlar


ELEKTRİKLİ ARAÇLAR VE YANGIN GÜVENLİĞİ BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

ELEKTRİKLİ ARAÇLAR VE YANGIN GÜVENLİĞİ BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENECEK

ELEKTRONİK MESLEK DALI KOMİSYONU İÇİN ÜYE TOPLANTISI ÇAĞRISI

TÜRKİYE YÜZYILINDA MÜHENDİSLER: SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇALIŞTAYI DÜZENLENDİ

BİYOMEDİKAL MESLEK DALI KOMİSYONU İÇİN ÜYE TOPLANTISI ÇAĞRISI

ÜYEMİZ EMİN YILDIRIM İMZA GÜNÜ DÜZENLİYOR

EMO ANKARA ŞUBESİNDEN TÜRKSAT ZİYARETİ

BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ KUTLU OLSUN

Okunma Sayısı: 42


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.