Nükleer santrallara ilişkin yasa tasarısı hazırlanırken, Sinop’ta nükleer santral kurulmasına yönelik çalışmalar da hız kazandı. Ancak “Nükleer santrallar güvenli mi” ve “Çernobil kazası Türkiye’yi nasıl etkiledi” sorularına, nükleerciler ve bilim insanları farklı yanıtlar veriyor.
Nükleer savunucuları, “Risk yok” derken, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Küçük ve Prof. Dr. İnci Gökmen, “Nükleer santrallar güvenli değildir. Çernobil’in etkileri de hâlâ sürüyor” diyor. Nükleer savunucularının da dayanak gösterdiği Sağlık Bakanlığı araştırmasına göre Karadeniz’deki kanser vakalarıyla Çernobil faciasının doğrudan bağlantısı yok. Hekimler tarafından gerçekçi ve bilimsel bulunmayan bu araştırmaya kimya mühendisleri de mesafeli yaklaştı. Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Küçük, Çernobil kazasının ardından kameralar önünde çay içen hükümet görevlilerini anımsatarak, “Kaza sonrasındaki tehlikenin halktan gizlenmesi ile bugün Sağlık Bakanlığı’nın Rize ile diğer illerdeki kanser vakaları arasındaki bir fark olmadığını istatistiki verilerle ispatlamaya çalışması arasında bir farklılık görmüyorum” dedi. Türkiye’ye de etki eden radyoaktif maddelere dikkat çeken Küçük, “Nükleer santral kazasından yayılan ve önce Trakya’yı, sonrada rüzgârın yön değiştirmesiyle Karadeniz bölgesini etkileyen başta, sezyum 134, sezyum 137, stronsiyum 90’ın ölçümleri yapılıp önlemlerin kamuya açıklanması gerekirken üniversitelerin ölçüm yapmaları ve açıklamaları yasaklandı” hatırlatmasını yaptı. Sezyum 134’ün bugün için etkisi olmadığını belirten Küçük, “Yarı ömür, radyoaktivitenin yarıya inmesi için geçen süredir. Ancak sezyum 137’nin yarı ömrü 30 yıldır. Sezyumun özellikleri potasyum olarak alınmakta olduğundan, vücutta, kaslarda ve karaciğerde depolanıyor” dedi. Sezyum 137’nin hâlâ tehdit oluşturmaya devam ettiğini vurgulayan Küçük, acilen Karadeniz bölgesinde üniversiteler aracılığı ile ölçümler yapılması gerektiğini söyledi. ‘Risk hâlâ var’ ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İnci Gökmen ise radyasyonun sağlık riskleri olduğunun, kanser yaptığının bilindiğini kaydederek, “Her radyasyon alan kanser olacak diye bir şey yok elbette. Bu radyoaktivitenin türüne ve ne kadarına maruz kalındığına bağlı. Türkiye’de radyasyondan en çok etkilenenler Karadeniz’de oldu. Özellikle çay toplayan işçiler ve çay fabrikalarında çalışanlar etkilendi. Milyonlarca insan da radyasyon içeren çaylardan içti. Risk hâlâ var. Çernobil’in serpintilerinin sürdüğü alanlar risk taşıyor. Karadeniz’de Çernobil’in etkileri sürüyor” değerlendirmesini yaptı. Karadenizlilerin kanserin arttığını söylediğine işaret eden Gökmen, “Halk huzursuz ve endişeli. Herkes, bize ne zaman sıra gelecek diye korkuyla bekliyor. Doğrular acı bile olsa anlatılmalıydı. Radyasyonlu çaylar, temiz çaylarla harmanlanarak piyasaya sürülmemeliydi. Halk artık inancını yitirdi. Gerçek neyse halka açıklanmalı” dedi. Nükleer santralların hâlâ güvenli olmadığının altını çizen Gökmen, nükleer atıklara çözüm bulunamadığına ve nükleer enerjinin pahalı olduğuna da dikkat çekti. “Bir diğer boyut ise nükleer bomba. Nükleer santral çalışmaları rahatlıkla nükleer silah üretimine kaydırılabilir” uyarısında bulunan Gökmen, nükleerden vazgeçilmesini istedi. Gökmen’in önerisi ise “enerjide tasarruf, enerjinin verimli kullanılması ve yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarının devreye sokulması”.
|