Ülkemiz gerek su, gerekse rüzgâr potansiyeli yönünden oldukça zengindir. Su potansiyelimizi ele almak gerekirse; yapılan değerlendirmelere göre Türkiye'nin su kaynaklarından 150 Milyar kWh elektrik üretmesinin mümkün olduğu hesaplanıyor. Şu anda Türkiye'nin toplam elektrik tüketiminin yılda 160 Milyar kWh olduğu göz önüne alındığında su potansiyelimizin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.
Bugüne kadar, tüm Cumhuriyet dönemi boyunca, devlet eliyle kurulabilen su santrallerinin üretebildiği enerji toplamı yılda 40 Milyar kWh. Şu anda her yıl 110 Milyar kWh elektrik üretebilecek su potansiyeli boşa akıyor. Bunun ekonomik değeri ise yılda yaklaşık 8 milyar dolar olarak hesaplanabilir. Ve bu potansiyeli zaman yitirmeden ülke ekonomisine kazandırmak mümkün. Devlet eliyle bu projelerin geçekleştirilmesinin çok uzun zaman alacağını ve geçmiş dönemlerdeki örnekler göz önüne alındığında, çok pahalı olacağını düşünüyoruz. Türkiye‘nin rüzgâr enerjisi kaynaklan yönünden de zengin bir ülke olduğu söylenebilir. Türkiye‘nin çeşitli yerlerinde, üyelerimizce, 7-8 yıldır yapılan rüzgâr ölçümlerini esas alarak yaptığımız değerlendirmelerde, yılda 40 Milyar kWh elektrik enerjisinin rüzgâr santrallerinden elde edilebileceğini hesaplıyoruz. Bunu parasal olarak ifade etmek gerekirse yılda 2 milyar dolarlık rüzgâr potansiyelinin boşa estiğini söyleyebilirim. Gerek suyun, gerekse rüzgârın depolanması mümkün olmadığından, kaybedilen her zaman dilimi enerji kaybı, yani döviz kaybı demektir. Başka bir deyişle rüzgârımız esip geçiyor ve suyumuz akıp gidiyor. Bunun durdurulmasının önemi açıktır. Alınacak tedbirlerle ve özel sektör eliyle 4-5 yıl içinde bu potansiyelin tümü ülke ekonomisine kazandırılabilir. Öncelikle bütün su ve rüzgâr projeleri, buna devletçe başlanılmış olan su projeleri de dâhil olmak üzere, özel sektör marifetiyle yaptırılarak gerçekleştirilmeli. Su projelerinde 5539 sayılı kanun ve ilgili yönetmelikle, yeni uygulanmaya başlanan sistemin çok doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu yasa uygulamasına çok yakın zamanda fiilen başlanıldı ve şimdiye kadar çok iyi neticeler alındı. Bu yasa ve yönetmeliklere göre yapılan uygulamada, bir su projesi için birden fazla başvuru olması durumunda ihaleyi alacak olan firmanın seçim şekli; bu projeyi gerçekleştirdiğinde üreteceği birim kWh basma kamuya ne kadar pay vereceği kriteriyle yapılıyor. Bu kriter kendini çabuk geri ödeyen verimli su projeleri için başarılı oluyor ve olacak. Yalnız unutmamak gerekir ki 110 Milyar kWh‘lık su potansiyelimizin ancak yüzde 30 civarındaki kısmı bu şekilde gerçekleştirilebilir. Geri kalan su projelerinin geri ödeme dönemleri 10-12 seneyi buluyor, özel sektör yatırımcılarının ilgisini çekmiyor. Mevcut yönetmeliğe göre başvurulmayan projelerin tekrar devlet tarafından yaptırılması planlanıyor. Fakat bu, az önce de arz ettiğim gibi eski sisteme dönüş olacak; yatırımlar pahalı ve uzun süreli olacak. Bunun yerine mevzuatta bir değişiklik yapılarak, zor ve büyük projeler için makul bir geri ödeme dönemi olan 7 yıl süresince, yatırımcının, devletten üretilen elektriğin kWh i başına kaç yeni kuruş destek primi isteyeceği ve daha sonrasında da şimdiki sistemde olduğu gibi 7 sene sonrasında kWh başına kamuya ne kadar pay vereceği kriter olarak konulabilir. Böylece, geri ödeme dönemi uzun olan büyük ve zor projeler de özel sektöre cazip gelecek ve özel sektör eliyle hızla ülke ekonomisine kazandırılacak. Bu sistem çoklu başvuru ve ihale usulü olduğu için bu iki fiyat serbest piyasada oluşacak ve devletin kolay ve karlı projelerden alacağı pay ile oluşacak fonun bir kısmıyla bu projeler de yapılabilecek.
|