Hasan Balıkçı anısına Konak Belediyesi‘nin katkılarıyla 2004 yılında Yeşilyurt Kooperatifevleri‘nde yapılan Hasan Balıkçı Parkı‘nda Şube YK Başkanı Sedat Gülşen‘in okuduğu açıklamaya EMO-Genç üyeleri de katıldı.
18 Ekim 2002‘de "birilerinin çıkarlarına ters düştüğü" için suikaste kurban giden elektrik mühendisi Hasan Balıkçı‘nın mahkemesi devam ediyor. Dava 17 Ekim‘de tekrar görülecek
Kapitalizm kendi insanını yaratır. Yeni dünya düzeni, "yalnızlaşan toplum", rekabet, yalan dolan... Öte tarafta "her şeye rağmen" dürüstlük, sorgulama ve emekçi bir yürek: 2004 Uluslararası Dürüstlük Ödülü sahibi Hasan Balıkçı (Yalnız Değilsin, Ersin Toker, Bileşim Yayıncılık).
Balıkçı, 61 Ağustosunun 12‘sinde Adana‘nın Kayışlı köyünde merhaba diyor hayata. Dokuz kardeşle önce pamuk tarlalarında boy gösteriyor, sonra sokaklarda ve okulda. Ortaokul ve lise yılları... Dünyaya bakmak, dünyayı algılamak ve bir şeyleri değiştirmenin gerekliliği, çünkü çaresizlik, çünkü ezilmişlik... Dönemin yükselen halk hareketinde, sokakların sesinde yükseltiyor sesini, Dev-Genç‘le. 79‘da Mersin‘de MYO‘nun elektrik bölümüne, 81‘de YTÜ Elektrik Fakültesi‘ne giriyor. Üniversitede de düşünen, sorgulayan ve pratikte adım atan arkadaşlarıyla beraber kendi örgütlülüğünü yaratıyor. Kaldığı evde ayakkabı sayıları 40-50‘yi bulur bazen. Sohbetler, fikir alışverişleri ve paylaşımlarla bir hayatı örüyorlar hep birlikte.
90‘da iş hayatına Ağrı‘da başlıyor. 93‘te Adana TEDAŞ‘a atanıyor. Mücadelesine büyük fabrikaların kaçaklarını ortaya çıkarmakla, bunu sağlamlaştıracak işlemlerle başlıyor: Bina içlerindeki sayaçlar kaçaklar için elverişli haldeyken, Balıkçı‘nın uzun uğraşları sonucunda trafolar dışarı çıkarılıp fabrikaya gelen hatta ayrı bir sayaç bağlanıyor. Sayımların karşılaştırılmasıyla kaçak gün gibi ortada çıkıyor. Kaçak Takip Başmühendisliği‘ne yükselmesini izleyen arada Urfa‘da özleyenleri olacak ki, tayini bir an önce emrediliyor! TEDAŞ‘tan bir dilekçeyle. (1 Temmuz 2002)
Bitmeyen dava
Sürgün gittiği Urfa‘da da yürüyor haksızlıkların üzerine. EMO yöneticiliği, İKK sekreterliği, TMMOB Yönetim Kurulu üyeliği yapıyor. Ama ne olursa olsun hep yoksul halkın yanıdır yeri. Şöyle der: "İki mahallenin kullandığı elektriğin tümü kaçak olsa bile bir imalathanenin kullandığı kaçak elektrik kadar etmez." Rüşvet tekliflerinden sonra tehditler başlar. Ve iddialara göre Şehmuz Taşan ve Halim Şimşek tetikçi olarak sunulan Yılmaz Çakmak‘ı kullanarak 18 Ekim 2002‘de "çıkarlarına ters" eylemlerde bulunan Balıkçı‘ya suikast düzenlerler.
Mahkemeler "ödenek yokluğu" gibi komik gerekçelerle bu döneme kadar ertelendi, son dava 17 Ekim 2008‘e, Balıkçı‘nın ölüm yıldönümünden bi0ün önce. Sermaye demokrasisinden, adaletinden başka ne beklenebilir? Geride eşi Şengül Balıkçı, kızları Açelya ve İdil, bütün sevenleri-sayanlarının yanında kol kola bir halkın varlığının kanıtlarıdır, TMMOB, EMO ve KESK, köşeyazarları, avukatlar ve Türkiye‘nin aydınlık yüzlerinin 21 Mayıs 2003‘te Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde başlanan davanın peşine düşmesi.
Üst düzey teknik bilgilerinin yanında bu bilginin halkın yararına kullanılması yönünde bilumum politik düşünceye sahip olmadıktan sonra mühendisler bir ayağı yıkık köprülere benzer. Zira kaçak sistemin yarattığı, yoksulluk temelli bir olaydır. Elektriği "kaçıran"lar, her gün zamları yapanlardır. Yoksul halkın bir şey kaçırdığı yok. İnsan kendi evini soyar mı hiç?
Canı pahasına, dürüstçe kaçak elektrikle mücadele ederken hayatını kaybeden Balıkçı, teknik konularla toplumsal konular arasındaki diyalektiği görmek açısından en aydın örnektir. Hasan Balıkçı‘yı yaşatmak, ölüm yıldönümlerinde anıp "ölümsüzdür", "yaşatacağız" demek değildir, söylem ve eylemin bir aradalığıyla, kendimizden başlayarak topluma uzanacak uzun ama acılarla dolu bu yolda yürümektir.
MÜNİR YENİGÜL: Ege Üni., Elektrik-Elektronik Mühendisliği, 2. sınıf