· ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

DUYURU

 
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Ankara 8 Mart Kadın Platformu’nca düzenlenen yürüyüşle kutlandı. Sabah saatlerinden itibaren Kurtuluş Parkı Kolej Kavşağı’nda bir araya gelen kadınlar, halaylar çekerek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladılar. Türkçe/Kürtçe yazılı, “ERKEK ÖLDÜRÜYOR, TACİZ EDİYOR, TECAVÜZ EDİYOR, DEVLET KORUYOR. İSYANDAYIZ YIKACAĞIZ” pankartlarıyla yürüyüşe başlayan kadınlar Ziya Gökalp Caddesi’nden Kızılay’a yolun Kızılay’a gidiş bölümünü araç trafiğine tamamen kapatarak yürüdüler.
 

KESK,DİSK, demokratik kitle örgütleri, siyasi partilerin kadın üyelerinin yanı sıra çeşitli kadın gruplarıyla siyasal çevrelerin katıldığı 8 Mart Ankara Kadın yürüyüşü saat: 14:30`a kadar sürdü.

Yürüyüş boyunca Uğur Kaymaz ve Ceylan Önkol`un da bulunduğu katledilen insanların fotoğraflarının bulunduğu, "Beni erkek-devlet öldürdü" pankart taşındı. DİSK kortejine sözleşmeleri yenilenmeyerek işlerine son verilen Türk Patent Enstitüsü`nün taşeron şirketinde çalışan kadınlar damgasını vururken, KESK`li kadınlarda tutuklu arkadaşları Seher Tümer`e özgürlük talebinin yazılı olduğu önlükle yürüdüler.

Yürüyüş kortejinin tamamının SSK İş Merkezi önüne gelmesiyle birlikte; 8 Mart`ı dünya kadınlarına armağan eden dokuma işçisi kadınlar, kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler, cezaevlerinde ve kadın cinayetlerinde katledilenlerin anısına gerçekleştirilen 1 dakikalık saygı duruşu ile başladı.Günün anlamını ifade eden ortak konuşma metni Türkçe ve Kürtçe dillerinde hazırlanmıştı. Platform adına Kürtçe metni BDP`li bir kadın okurken, Türkçe metni ise Emekçi Kadınlar Derneği`nden Tülay Sönmez Aytekin okudu. Son 7 yılda kadına yönelik şiddette yüzde 1400 artışın bulunduğunu, yaşanan şiddetin münferit değil, sistematik olduğunu, sona eren eylemsizlik süreciyle birlikte olası çatışmaların en büyük faturasının kadınlara çıkacağını belirterek konuşmasına başlayan Sönmez Aytekin  "AKP, barış şiarıyla başlattığı süreçte kana ve savaşa kendinden öncekilerden daha aç olduğunu ispatlamış durumdadır" dedi. Savaşın öncelikle kadınları vurduğunu, savaşın kadınlara yoksulluk ve işsizliğin yanı sıra taciz ve tecavüz olarak geri döndüğünü belirten Aytekin; "Egemenlerin bizi edilgenleştiren diline karşı anne ya da bacı olarak değil, kadın olarak haykırıyoruz: Savaş istemiyoruz!" diye konuştu.

Bu yıl kutlanan 8 Mart`ın, New York`taki dokuma işçisi kadınların direnişlerinin 154. yıldönümüne tekabül ettiğini belirten Aytekin; 40 bin kadının 154 yıl önce daha iyi koşullarda çalışma istemiyle açtıkları direniş bayraklarıyla alanlarda olduklarını söyledi. Bir asır önce 140 kadının yakılan fabrikadan çıkamadığı için yanarak can verdiğini, bugün de kadınların sokak ortalarında vurularak, kamyon kasalarında boğularak katledildikleri için yine omuz omuza, kadın kadına sokaklarda olduklarını belirten Aytekin; "sokaklar bizim terk etmiyoruz, erkek egemenliğine karşı sokakları zapt ediyoruz" dedi.

Kadınların tarihinin direnerek mücadele etmenin tarihi olduğunu, bu nedenle, her gün beş kadın öldürülürken "yasta değil, isyandayız" diyen Aytekin konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; "Çıktık sokaklara! Resmi ağızlardan öğrendik ki kadın cinayetleri son 7 yılda %1400 artmış. Ocak ayında 17 kadın, son bir haftada ise 7 kadın öldürülmüş, bunlar sadece kayıtlara geçen cinayetler. ‘İntihar` adı altındaki kadın katliamlarını saymıyoruz bile… Bu kadınların katili sapıklar, sapkınlar, anormal adamlar değil. Bu kadınların katilleri en yakınlarındaki erkekler… Kocaları, eski kocaları, sevgilileri, babaları, ağabeyleri, oğulları… Bahane hep aynı, ‘sevdiği için, ayrılmak istemediği için, namusu kirlendiği için, cinnet geçirdiği için` öldürüyor erkek. Devlet makul buluyor bu ‘gerekçeleri`, ‘haksız tahrik` kalkanıyla koruyor, kolluyor, teşvik ediyor erkekleri. Polis, yargı, medya işbirliği ile; kadın katilleri, tecavüzcüler, tacizciler adeta yüceltiliyor; şiddetin mağduru kadın ‘tacize davetle, ölümü hak etmekle` suçlanıyor."

Dekoltemize laf eden pervasız ilahiyatçı Orhan Çeker de, Ayşe Paşalı`yı sokak ortasında katleden eski kocası da, ölen bir kadının ardından "su testisi" diyebilen pişkin Hıncal Uluç ya da mücadele eden, kamusal alanda sözünü söyleyen kadınların varlığını hazmedemeyen kadın düşmanı Emre Aköz ve Engin Ardıç gibi yazar bozuntuları da aynı zihniyetin ürünü diyen Aytekin "Bunlar ataerkinin ve kapitalizmin safralarıdır. Aynı bütünün parçalarıdır. Deneyimlerimiz bize gösterdi ki, kadına yönelik şiddet planlı ve sistematik biçimde ilerlemekte ve bir devlet politikası olarak yürütülmektedir. Bunun en güncel örneği Ayşe Paşalı ve Necla Yıldız cinayetleridir" diyerek konuşmasına devam etti.

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye KAVAF`ın, ‘kadın cinayetleri münferit" değerlendirmesine tepki gösteren Aytekin; "Artık bir cins kıyımı halini alan bu cinayetlerin sistematik yanını muhafazakâr iktidarın şiddeti muhafaza ile sorumlu bakanlarının gözleri önünde defalarca deşifre ettik. Kör gözlere, sağır kulaklara inat bir kez daha bağırıyoruz: Kadın cinayetleri politik ve sistematiktir! Haksız tahrik indirimi katilleri korumak ve cesaretlendirmek demektir. Aliye Kavaf kadınları bu şiddet sarmalına karşı korumayarak görevini ihmal ettiği gibi, ‘eşcinsellik hastalıktır` şeklindeki beyanları ile de toplumu şiddete davet ederek açıkça suç işliyor.

Sönmez Aytekin konuşmasına şu sözlerle devam etti; "Sistem bir yandan ev içinde, hayatın yeniden üretimi sürecinde emeğimize el koyarken, bir yandan da tüm iş kollarında emeğimizi sömürmektedir ayrıca, SSGSS yasası kocaya ve babaya bağımlı kılmakta, işyerlerinde Torba Yasa gibi ucube uygulamalarla emeğimiz iyice değersizleştirilmektedir. Esnek çalışma adı altında getirilen sistem ile kadınlar, tam da günümüzün muhafazakâr kapitalistlerin istediği gibi hem evinin kadını olmakta, hem de sermayenin ihtiyaçlarına göre istihdam edilmektedirler. Esneklik ve güvencesizlik kadınları yarınsız bıraktığı gibi, eve ve şiddete mahkûm etmektedir. Kadın açısından seçim artık ya evde köle olmak ya da hem evde hem de işte köle olmak arasındadır. Biz kadınlar, kapitalizmin yol arkadaşı ataerki ile hayatımızın üstünde kurduğu ekonomik şiddete karşı bugün buradayız. Biz kadınlar esnek, güvencesiz ve sendikasız çalışmaya hayır diyoruz. Ücretli bir işte çalışan veya çalışmayan bütün kadınlara sosyal güvence istiyoruz.Bundan 150 yıl önce New York`taki tekstil işçisi kadınların başlattığı mücadelenin ışığında, güzel, eşit ve özgür bir dünyayı ellerimizle, direnişimizle kuracağız!."

Türkçe ve Kürtçe ortak konuşma metninin okunmasından sonra Türk Patent Enstitüsü işçilerinden Özgehan Şirin de yaptığı kısa konuşmada, işleri kendilerine verilinceye kadar mücadelelerinin süreceğini belirtti.

Eylem boyunca sık sık; kadına dönük şiddet karşıtı sloganlar haykırıldı. Bu sloganlar içinde; "ALİYE KAVAF İSTİFA – ERKEK VURUYOR DEVLET KORUYOR – YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI – KADINLAR SOKAKTA ÖZGÜRLEŞECEK – ERKEK DEĞİL GERÇEK ADALET – KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR – TECAVÜZCÜ DEVLET HESAP VERECEK – JİN JİYAN AZADİ – JİN ŞER NAXWAZIN JİN AZİD DIXWAZIN" en çok haykırılanlardandı.