IBM‘in 2,5 yıl önce, birer gün arayla işten çıkardığı üç sendika temsilcisi, önce mahkeme kararıyla ve ardında yüksek mahkemenin kararıyla iş‘e iadeye hak kazandı. IBM‘in 2,5 yıl önce, birer gün arayla işten çıkardığı üç sendika temsilcisi, önce mahkeme kararıyla ve ardında yüksek mahkemenin kararıyla iş‘e iadeye hak kazandı."Sendika temsilcileri olmaları" nedeniyle yapıldığı düşünülen ve fakat anlamlı bir gerekçe gösterilmeyen işten çıkarmalar, 2008 yılının Kasım ayında meydana gelmişti. Sendika temsilcilerinin işten çıkarılmalarının, kanunla engellenmiş olmasına karşın, birer gün arayla işten çıkarılan sendika temsilcileri Nedim Akay, Elvan Demircioğlu ve Berk Alev‘in bu davaları kazanmaları zaten normal ve beklenen bir durumdu. Konuya yakın bir kişi bize şu yorumu yaptı : Bu durumun haksız olduğunun ispat edilmesi yaklaşık 2.5 yıl sürdü. Bu kabul edilemez durum, IBM‘in şirket içindeki örgütlenmeyi engellemesine yaradı. Yasalardaki boşlukları kullandığı belirtilen IBM‘in bu şekilde zaman kazandı. IBM‘de o dönemde işten atılanlar sadece bu 3 sendikacı değildi. Çalışanların haklarından yana tavır alan 3 üst düzey yönetici de işten çıkarılmıştı. İşten çıkarılan bir Genel müdür yardımcısının eşi kanserdi ve şirketin yaptırdığı sağlık sigortası ile bakımı yapılıyordu. İşten çıkarıldığı anda sigortası da iptal edilmişti. Ayrıca bu 6 kişinin işten atılmaları sırasında her türlü hakları, ihbar, kıdem tazminatı vb. engellendi, kendilerine verilmedi. Davaları kazanana kadar geçen sürede bu haklarını alamadılar. Ayrıca hayli "İRONİK" bir durum, 3 üst düzey yöneticiden 2 tanesi davaları kazanamadı. Çünkü bir yandan "işveren temsilcisi" gözüküyorlardı. Sadece 1 tanesi, zamanında üstüne bir yönetici atandığı için "işveren temsilcisi" durumundan sıyrıldı ve davayı kazandı. Sonuç olarak, Sendika temsilcilerinin işten çıkarılması ile yaşanan moral bozukluğu ve bu görevi yürütecek cesareti kendisinde bulamayan yeni adayların ortaya çıkamamasının, IBM‘deki sendikalaşma sürecinin de sonunu getirdiği ifade ediliyor. Yaşananları Hatırlayalım IBM Türkiye‘de 3 yıl önceki sendikalaşma haberlerimizi okuyucularımız hatırlayacaklardır. 5 yıl maaşlarına zam yapılmayan, üstüne kazanılmış bazı sosyal haklarının da iptal edilmesine karşı IBM çalışanları sendikalaşmış ve mücadeleye başlamışlardı[1]. Kaynağımız IBM Türkiye‘nin çalışanlarının isteklerine cevap vermek yerine, "geciktirme stratejisi" olarak adlandıracağımız bir stratejiyi uyguladığını belirtiyor. Halen IBM‘de çalışan kaynağımız bu süreci şöyle anlatıyor : IBM sendikanın yetkili olmadığına dair bir dava açtı ve sonuçta bu davayı kaybetti ama dava sonuçlanana kadar 15 ay gibi epeyce bir vakit kazanmış oldu. Hukuki alanda kazanılan bu mücadele yani 15 ay sonrasında Toplu Sözleşme masasına oturuldu. IBM çalışanlarının katkıları ile hazırlanmış Toplu Sözleşme Taslağı IBM işvereni ile müzakere edilemedi. Türkiye işvereninin hiçbir yaptırımı olmadığı, emir kulu oldukları, işveren tarafından sıkça dile getirilerek süreç tıkandı. Tıkanan sürecin aşılması için tek alternatif grev yapılsın/yapılmasın oylamasıydı. Oylamada EVET çıkarsa grev yapılacak, HAYIR çıkarsa T.C. Çalışma Bakanlığı arabulucuğunda Türk Yüksek hakemi atanarak süreç devam edecekti. IBM yönetimi, IBM korku cumhuriyetinde grev‘e çıkma cesareti gösterilemeyeceğinden emin olduğundan grev için "EVET" kararının çıkmasına yönelik çalışmalar başlattı. Grev yapılsın kararı çıkarsa ve greve kimse çıkmazsa süreç kökünden haledecekti. 28 Temmuz 2010 olarak belirlenen grev oylama tarihi öncesinde IBM müdürlerini yıllık izinlerden geri çağırarak, müdürleri ile tek tek toplantılar yaparak çalışanların ikna edilmesi istendi. İkna edilmesi istenen karar da "Grev‘e EVET" denmesi ve çalışanların oylamaya katılmamalarına yönelik baskılardı (yasalara göre oylamaya katılmayanların oyu zaten EVET demekti). Öyle ki, piyon yöneticiler oy kullanmaya gidenin verdiği oyun "HAYIR" anlamına geleceğini söylemekten dahi çekinmediler. Tam bir ironi yaşanmaktaydı. Bir tarafta grev olsun diye baskı uygulayan IBM ve diğer tarafta grev olmasın, arabulucu yüksek hakem ile süreç devam etsin diyen çalışanlar. Grev oylaması 19 katlı binanın 19. katındaki Genel Müdürün kapısı açık odasının tam karşısında yapıldı. Genel Müdür de dahil tüm müdürler koridordan hiç ayrılmadılar, odalarına bile girmediler. O gün dünya devi IBM çalışanları greve hayır demesinler diye, 19. kata gelen işçiler üzerinde adeta mobbing uygulandı. Hatta o gün oy kullanmaya son dakikada cesaret ederek gelen 4 çalışanın, bakanlık yetkilileri binadan ayrılana kadar genel müdürün odasında tutulduğu ve bunun barbarlık olduğu IBM de uzun süre konuşuldu. IBM çalışanları, IBM işvereninin tüm engellemelerine ve baskısına rağmen çok yüksek oranda katılım sağladılar. Ancak, işverenin işçi sayısını yüksek göstermesi sonucunda greve hayır için gerekli sayıya çok yaklaşmaya rağmen yeterli çoğunluk sağlanamadı ve GREV kararı çıktı. IBM‘in hesapları bu sefer tam tuttu. Grev‘e çıkma cesaretini hiç bir çalışan gösteremedi ve üç yıllık bir mücadele de sona erdi. Bize anlatılan hikaye bu ama yine de olayı incelemeye devam ettik. Bilişim Sektöründe Örgütlenme ya da %80 çalışan desteği ile başlayan bir ilk nasıl bitirildi ? Kim kazandı, kimler kaybetti ? IBM Sendika sürecinin kazananları ve kaybedenleri konulu yazı dizimizi gelecek hafta yayınlayacağız. [1] IBM (Bilişim) Çalışanlarının Örgütlenmesi
|