Nükleer Müsibetler Devam Ediyor! Geri teknoloji olduğu her fırsatta dile getirilen, Çernobil Nükleer Santralı`nın patlamasından tam 25 yıl sonra bu kez de en ileri teknolojilere sahip Japonya‘nın, nükleer santrali Fukuşima Daiçi deprem sonrası oluşan zincirleme arızlar sonucunda, soğutulamadığı için şimdilik 4 kez patladı. Belki an itibariyle en korkulan bile olmuştur. Patlamalardan ikincisi hidrojen patlaması olarak tanımlanan daha tehlikeli türden, reaktörlerden birisinin çatısında çatlak olduğu söyleniyor ve santral çevresinde geniş bir bölge boşaltıldı. Daha birkaç ay önce sınırlarımıza yakın bir noktadaki Metzamor santralinden sızıntı olduğu iddiaları, basın tarafından üzerine gidilmeyerek saklanmıştı. Şimdi dünyanın gözleri önünde bir nükleer santral kazası gün be gün yaşanıyor. Bazı yayın organlarının patlamadan sonra "korkulan oldu" başlıkları atmış olmasına karşın "beklenen oldu" demek çok daha doğru olacaktır. Nükleer santraller dünyanın gündemine geldiğinden beri riskleri tartışılmaktadır. Bazı nükleer yanlıları her sistemin kaza riski taşıdığını, nükleer santrallerin kaza riskinin ise yok denecek kadar az olduğunu iddia etmektedirler. Elbette her teknolojik mekanizma çalışması esnasında bazı aksaklıklarla karşılaşma riskine sahiptir. Ancak bu aksamanın yol açacağı sonuçlar düşünüldüğünde, hiç kuşku yoktur ki nükleer santrallerin etkileri çok daha ölümcül ve geri döndürülemez olmaktadır. Hele ki, ocak tüpü ile nükleer santrali riskleri açısından aynı şekilde değerlendirmek için özel cehalet eğitimi almış olmak gerekir. Hala daha nükleer santrallerin nesillerinden söz edilerek, sorun yokmuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak şurası iyi bilinmelidir ki, nükleer santraller kaçıncı nesil olursa olsun, her nesil sorunlu olmuş nesil farkı olmaksızın atık sorunu çözülememiş, insan neslini yok etme noktasına gelmiştir. Bir başka nokta ise, her nesilde yaşanan kazalar, radyoaktivite ile kirlenmiş coğrafya, can kayıpları ve toplumdan gizlenen radyasyon etkisi sonrası sistemlere ek yaparak nesil yükseltmek demek insanları kobay olarak kullanmak demektir. Bunun adı da cinayettir, başka Bir şey değildir. Ülkemizde Akkuyu Nükleer Santrali tartışmalarının yapılmaya başlandığı 70‘lerden bu yana, nükleer santrallerin deprem kuşağında bulunmasının riskleri daha da arttırdığı söylenmiştir. Santral binasının şiddetli depremlere dayanıklı olmasının sorunları ortadan kaldırmadığı son örnekle bir kez daha görülmüştür. Bina, Reaktör ve diğer sistemler yıkılmasa bile deprem sırasında oluşabilecek kazalar kontrol edilemezse çok vahim sonuçlar doğurabilecektir. Yeni nesil santrallerin daha güvenli olduğunu söyleyenler, güvenlik için oluşturulan yeni sistemlerin her birinin yeni bir arıza kaynağı olduğunu gözden kaçırmaları ise çok manidadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında atılan atom bombaları ile nükleer felaket yaşayan Japonya, bu kez kendi eli ile yerleştirdiği nükleer tesisin patlaması sonucunda nükleer felaket yaşamaktadır. Günümüzde uluslararası anlaşmazlıklardaki tehditlerin ve saldırı araçlarının etkileri ve çeşitlilikleri düşünüldüğünde yakın gelecekte nükleer tesislere saldırıların da önemli bir silah haline geleceğini düşünmek gerekecektir. Dünyada halen 442 ticari nükleer santral çalışmakta ve bunların her biri insanlık için ciddi riskler oluşturmaktadır. Nükleer karşıtı yaşam savunucularının bugüne kadar söylediklerinin yaşanmış olması, onlara kulak asmayanların pervasızlığını göstermektedir. Nükleer santral gibi yoğun ileri teknoloji bulunduran, dışa bağımlı, pahalı, atık sorunu halen çözülmemiş ve en önemlisi çok yüksek risk içeren yöntemlerle enerji elde edilmesi, en temel mühendislik kriteri olan "kaynakların insan ve toplum yararına optimum kullanımı" ilkesine aykırıdır. Kapitalizmin kazanç, sömürü ve saldırı araçlarından olan nükleer enerji santralleri, dünyanın her yerinde derhal kapatılmalıdır. Nükleer silahlar ve nükleer santraller bütün dünyada yasaklanarak çocuklarımıza radyasyonla kirlenmiş bir dünya değil temiz bir dünya bırakmak temel ilke kabul edilmelidir. TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu, Ankara‘daki nükleer karşıtları ve yaşam savunucuları olarak, ülkemizde nükleer santral istemediğimizi, bu santrallerde bir kaza yaşandığında çok geniş bir bölgeyi etkilediğini ama kimsenin buna hakkı olmadığını bir kez daha belirtiyoruz. Bugüne kadar ısrarla sürdürülen radyasyonla kirlenmiş enerji politikaları derhal terkedilsin. Enerji üretmek için ne doğayı, ne geleceğimizi kirletmeyelim. Enerji politikamız, nükleer lobilerin değil halkın sesine kulak vererek belirlensin. Yaşamı Seçin, Nükleerden vazgeçin! Nükleere İnat, yaşasın hayat! TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu (17.03.2011)
|