· ŞUBE Giriş Sayfası

 BURSA ŞUBE

 
Şube Kapsamındaki İller:

 BALIKESİR   BURSA   ÇANAKKALE   YALOVA 
 

EMO Bursa Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 118

Tüm Sayılar

YAZILI BASINDA ODAMIZ

 
Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 04.02.2007 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
 

ABD Başkanı Geroge W. Bush‘un tüm itirazlarına rağmen iklim bilimcilerin küresel ısınma tezlerinin doğruluğu,  ispatlanıyor. 130 ülkeden 2 bin 500 bilim adamının katılımıyla BM tarafından oluşturulan "Hükümetlerarası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu"nun hazırladığı rapora göre, küresel ısınma nedeniyle 2030‘a kadar 7 milyon insan su baskınlarıyla karşı karşıya kalması ve dünyanın en büyük organizması Büyük Resif‘in de tamamen kaybolması bekleniyor.
Davos‘taki küresel ısınma toplantısına jet uçaklarla giden liderlerin karşısında,  cuma günü Paris‘te bir araya gelen iklimbilimciler toplantısını dünya merakla izledi. Toplantının sonunda çıkan raporda, küresel ısınmanın nasıl ve neden olduğu anlatılıyor.
Raporda, "Hava ve okyanus sıcaklıklarının artması, kar ve buzların erimesi ve deniz yüzeyinin yükselmesiyle elde edilen gözlemlerden, küresel ısınmanın var olduğundan tereddüt edilmediği" ifade ediliyor. Raporda, insan eliyle sera gazlarının salımının neden olduğu bugünkü sorunlar, şöyle sıralanıyor:

l Daha az soğuk günler, daha sıcak geceler,
l Öldüren sıcak hava dalgaları, seller ve yoğun yağışlar, yıkıcı kuraklıklar ve kasırga ile tropikal fırtına gücünde artış (özellikle Atlas Okyanusu‘nda)
Raporda, "Eğer şimdi bunun kötü olduğunu düşünüyorsanız, 21. yüzyıl boyunca zararlı etkileri, 20. yüzyıl sırasındaki etkilerinden daha büyük olacak" deniliyor. Özetle yerküremiz bir felakete doğru hızlıca ilerliyor.

Arizona Üniversitesi‘nden Jonathan Overpeck, "Buradaki nokta, bir şey yapmazsak ve bir şey yaparsak neler olacağına dikkati çekmek. Eğer bir şey yapmamaya karar verirseniz, etkileri bir şey yapmamızdan daha büyük olacaktır" diye uyarıda bulunuyor.
Bunun için öncelikle ülkelerin başkanları, yöneticileri bu gerçeğin farkına varıp gerekli uygulamaları hayata geçirmeleri gerekiyor. Sanırız ki burada en büyük sorun küresel ısınmanın gerçek olmadığını göstermeye çalışan liderlerdir.

İklimbilimcilerin küresel ısınma felaketi karşısında işaret ettikleri en büyük sorun susuzluk. Sera gazları etkisiyle ısınan havanın erittiği buzullar tuzlu suyun artışını ve dolayısıyla tatlı suyun azalması riskini açığa çıkarıyor. Önümüzdeki yüzyıllın en büyük zenginliği kuşkusuz su kaynakları olacaktır.
EMO genel merkezi 14 Ekim 2005‘te, Bursa Çınarcık-Uluabat Kuvvet Tüneli ve Hidroelektrik Santralı‘nın 40 yıl süreyle işletilmesi konusunda Akenerji Elektrik Üretim A.Ş‘ye verilen üretim lisansının iptali istemiyle Danıştay‘a açtığı davada, bu işlemin dayanağı olan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği‘nin ilgili hükmü ile "Elektrik Enerjisi Üretmek Amacıyla Aynı Bölge ve Aynı Kaynak İçin Yapılmış Birden Fazla Lisans Başvurusu Olması Halinde Seçim Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ"in de iptali ve yürütmesinin durdurulmasını talep etmişti.

Danıştay 13. Dairesi, Çınarcık-Uluabat Kuvvet Tüneli ve HES için verilen üretim lisansının yürütmesini durdururken,  lisansa dayanak oluşturan yönetmelik hükmü ve tebliğ hakkında da yürütmeyi durdurma kararı verildiğini tarafımıza bildirmişti. Böylece EPDK tarafından bugüne kadar verilen lisansların da geçersiz olduğu yargı kararıyla saptanmıştı.

EMO genel merkezi, Danıştay 13. Dairesi‘nin Çınarcık-Uluabat Kuvvet Tüneli ve HES için verdiği üretim lisansının yürütmeyi durdurma kararından sonra çıkarılan  "Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" ile bunun dayanağı olan DSİ‘nin 29.12.2006 tarihli teklif verme toplantısı ve Pak Enerji Üretimi San. ve Tic. A.Ş.‘nin teklifinin kabulüne ilişkin işlemin yürütülmesinin durdurulması istemiyle 26 Ocak 2007‘de dava açmıştır.

Genel merkezin açtığı davada, dava konusu yönetmelik ve 4283 sayılı yasanın geçici üçüncü maddesiyle düzenlenen işlemler birlikte değerlendirildiğinde; DSİ ile su kullanım hakkı anlaşması yapılmasına ilişkin olarak geliştirilen kurallar, büyük ölçüde bir idari tasarruf niteliğinde olup, gerek düzenleniş şekli, gerekse yarattığı sonuçlar itibariyle keyfi ve hukuka aykırı olması ve ülkenin doğal su kaynakları, özel kişilerin taleplerine bağlı olarak, elektrik enerjisi üretim amaçlı tahsis edilmesi nedenleriyle işlem ve yönetmeliğin iptali istendi. .

Ayrıca dava dilekçesinde; "Anayasa‘nın 168. maddesinde doğal servet ve kaynakların özel kişilerce işletilmesinin ancak yasanın vermiş olduğu açık izinle olabileceği kuralı getirilmişken, bu izin çerçevesinde gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyidelerin yasada gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Dava konusu işlem ve yönetmelikte belirlenen kurallara ilişkin olarak, 4283 sayılı yasanın geçici üçüncü maddesi dışında herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.  Aksine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile DSİ‘nin kuruluş kanunlarında, bu kaynaklarının kullanım hak ve yetkisi tamamen kamuya tahsis edilmiştir." denilmektedir.

Önümüzdeki günlerde gerek bu dava hakkında gerekse de Çınarcık-Uluabat Kuvvet Tüneli ve Hidroelektrik Santralı davasında yargı kararlarının yerine getirilmesi, getirilmemesi halinde sorumlular için yasal girişimde bulanacağımıza yönelik şubemiz,  basına ve kamuoyuna bilgilendirme yapacaktır.

Gerek BM, gerekse Paris‘teki panel raporları,  enerji ve kaynaklarımızın bugünden daha da kıymetli olduğunu göstermektedir. Sürekli belirttiğimiz gibi, kamu kaynakları kamu eliyle korunmalı, yönetilmeli ve kullanılmalıdır. Artık tek umudumuz altını çizdiğimiz bu asli gerçeklerin siyasi otoriteler tarafından bir an önce anlaşılıp hayata geçirilmesidir.